5 Ekim 2013

Sizi Pislikten Kurtaran Herkesi Dost Sanmayın


Sizi pislikten kurtaran herkesi dost sanmayın!

Serçe kış günü karda, fırtınada yuvasından düşmüş, bir kenarda tir tir titriyormuş. O sırada yoldan geçen bir manda başka yer kalmamış gibi gelmiş serçenin üzerini pislemiş... Serçe mandanın arkasından kızıp, bağırıp, çağırmış ama nafile... Bir süre sonra, mandanın pisliğinin sıcağı, hoşuna gitmiş, ısınmış, başlamış cik cik ötmeye! Serçenin sesini duyan kedi koşup gelmiş:

"Gel serçe kardeş, böyle günde düşmanlık kalmaz, ver kanadını, seni çekeyim." Serçe kanadını uzatmış, kedi pençesiyle çekip almış, sonra da yemiş...

4 Ekim 2013

Korkularımız



Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölette kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür:

“Benim bundan öğrendiğim şu oldu” der.

—Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.

3 Ekim 2013

Veresiye Defteri


Osmanlılar zamanında Ramazan günlerinde tebdil-i kıyafet ile pek çok zengin, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav dükkânlarına gider, onlardan Zimem Defterini (veresiye defteri) çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sahifelerin toplamını yaptırıp, miktarını ödedikten sonra; "Bu borçları silin! Allah kabul etsin!" der,   kendilerini tanıtmadan çeker giderlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, borçtan kimi kurtardığını bilmezdi...  

Gizli verilen nâfile sadakanın, açıktan verilen nâfile sadakadan yetmiş kat dahâ sevâp olduğunu bilen kişi, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi. Ecdadımız sağ ile verdiğini, sol elinden bile gizler, yaptıkları iyilikleri unutur giderlerdi…

2 Ekim 2013

Tebeşirle Hayat Dersi


Matematikte dünyanın sayılı isimlerinden birisi olan Posamentier’e hayatının en etkileyici olayı sorulduğunda “Üniversiteye gittiğim ilk gün, profesör elindeki tebeşiri göstererek “Bu sizsiniz” diyerek dersi anlatmaya koyuldu… Ders boyunca tahtaya formüller yazıyor, matematiğin kesin sonuçlar vermediğinden bahsediyordu. Hatta şöyle demekten de kaçınmıyordu “Matematik insan beyninin oluşturduğu en iyi sistemli kurallar bütünüdür.”

Ders bittiğinde tebeşirin de bitmesine az kalmıştı. Hoca tekrar aynı tebeşiri göstererek “Gördüğünüz gibi çocuklar işte bu tahtadakileri yazdığım için bu tebeşir bitti. Tebeşir bitti ama size bilgi kazandırdı. Tahtadaki yazıları yazdığım için, dünyaya bir farkındalık kattı ve bitti…” dedi.

Cebinden yeni bir tebeşir çıkartıp “Bu da bir tebeşir” diyerek yere attı ve ayağıyla ezdi. “İşte bu tebeşirde artık bitik bir tebeşir, ancak o herhangi bir işe yaramadı. Hayatta böyle, ne olduğunuzla değil, ne yaptığınızla alakalı bir konu” diyerek. Elinde kalan küçük parçayla da tahtaya “Siz kendinize değer katın” yazmıştı diye anlatıyor ve ekliyor;

O yıl ve sonraki yıllarda matematiğe dair her işimde, hayata değer katmak için çabaladım.

Bende bir profesör olduğumda;
Elindeki tebeşiri gösterdim öğrencilerime “Bu tam bir tebeşir” dedim… Tahtanın önünde durdum ve kocaman bir yuvarlağı tahtaya çizdim. “Bu da tam bir daire” dedim.” O zaman kendi öğrenciliğimi düşündüm ve gülümsedim. Düşünseniz de bir tebeşirle bir profesör ne yapabilir?

“Şimdi size seksen yıllık eğitim hayatımdan kalan özeti anlatacağım.” Dediğimde öğrencilerimin hayreti biraz daha artmıştı. “Bu daire; hayat çemberi, bu tebeşir ise size verilen yaşam süresi” diyerek dairenin üzerine başka bir tebeşirle birçok yol çizdim. Öğrenciler ne yaptığımı anlamakta zorlanıyor gibi görünseler de öğrencilerime dönüp “Siz hangi yoldan gidersiniz?” diye sordum…


Sanırım 80 yıllık hayatım boyunca o ilk üniversite dersimdeki kadar etkileyici bir ders görmemiştim… Bende öğrencilerime o dersi aktarmak için matematiğin peşinden gidiyorum… 

1 Ekim 2013

Mutluluğun Sırrı



Gözleri görmeyen bir kişi, bu durumundan kurtulmak için çareler aramaya başlamış. Başvurmadığı hekim ve bilge kalmamış. Kimse ona yardımcı olamamış. Günün birinde bir bilge, ona şöyle bir öneride bulunmuş: “Eğer hiç derdi tasası olmayan birini bulur ve onun gömleğini gözlerine sürersen, gözlerin o an görmeye başlar.” demiş.

Gözleri görmeyen kişi, yollara koyulmuş. Dağ, tepe dolaşmış, fakat dertsiz tasasız birini bulamamış. Tam umudunu kesmek üzereyken, bir köyde karşılaştığı yaşlı bir adam, ona bir umut vermiş, “Şu dağın tepesinde bir çoban yaşar” demiş. “Onun hiç derdi tasası yok gibi gözükür…”

Kör kişi, dağa yönelmiş ve zar zor tepeye dek çıkarak çobana ulaşmış. Kendisiyle uzun uzun söyleşerek, bir derdi, tasası olup olmadığını denetlemek istemiş. Çoban, hiçbir derdi, tasası olmadığını söylemiş ve huzurlu bir sesle şükretmiş. Onun bu durumuna çok sevinen yolcu, oraya kadar gelmesinin nedenini açıklamış ve çobana, isteğini bildirmiş: “Şu gömleğini ver de, ben de dünyayı bir seyredeyim.” demiş.

Çoban bir süre sessiz kaldıktan sonra, şu karşılığı vermiş: “Fakat benim gömleğim yok ki...”
                           Asıl zenginlik, çok şeye sahip olmak değil. Az şeye ihtiyaç duymaktır. Charlotte


30 Eylül 2013

Özgürlük


Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkûmdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi. Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkûmlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple kâğıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız...

Babasına söyledi bunu, o da "Üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.

Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü.
Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu:
"Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce:
"Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!"




29 Eylül 2013

Boyunun Ölçüsü

"

Bilgeye yakın arkadaşları "Dünyada en çok kimi seversiniz?" diye sormuşlar.
"Terzimi severim" diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler."