19 Ekim 2013

Kişisine Göre

İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp:

“ Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?” diye sorunca, incili 

Çavuş: “Osmanlılar, adama göre adam gönderirler" cevabını vermiş. "Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.”

18 Ekim 2013

Hayat




Franklin, bir çocuğa bir elma vermiş.
Çocuk çok sevinmiş.
Bir elma daha vermiş.
Çocuk daha çok sevinmiş.
Bir elma daha verince; çocuk sevinçten deliye dönmüş.
Ve bir elma daha verince, çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş, sonuncusunu düşürmüş yere…
Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk.

Hayat böyledir işte…
Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra, onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder.
Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan.

Bernard Shaw

17 Ekim 2013

Hostes



Bu olay 14 Ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş.

Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine itici birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadığına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı.

Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:
"Çok özür dilerim geciktim. Birinci sınıfta bir yer buldum. Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz!' dedi ve bu izni verdi."

Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:

"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.

O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler…

16 Ekim 2013

Nasıl Bakarsan Öyle Görürsün


Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:

“Ne yapıyorsun?”
“Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi. Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kanter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter...”

Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
“Ne yapıyorsun?”
İşçi cevap verir: “Kayaları mimari palana uygun şekilde yerleştirebilmeleri için, kullanılır şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.”

Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.
“Ne yapıyorsun?” diye sorar.
“Görmüyor musun?” der işçi kollarına gökyüzüne kaldırarak ‘’Bir okul yapıyorum.”

Bu hikâyenin enteresan tarafı her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları. Görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır. Bu gün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz güneşli mi? Güllerin dikeni mi vardır, dikenli dalların gülleri mi? Bardağın yarısı boş mudur, yarısı dolu mu? Yoksa bardak olması gerekenin iki katı büyüklükte midir?


15 Ekim 2013

Hayat Bir Kendin Yap Tasarımıdır


Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İşveren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak ve eşi, büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette  özleyecekti. Emekli olmak ihtiyacındaydı, ne var  ki. Müteahhit iyi işçisinin ayrılmasına üzüldü. Ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasın rica etti. Marangoz kabul etti ve işe girişti, ne var ki gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!

İşini bitirdiğinde, işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı.

“Bu ev senin" dedi, "sana benden hediye".

Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı! Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı?


Bizim için de bu böyledir. Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz. Marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. "Hayat bir kendin yap tasarımıdır" demiştir biri. Bugün yaptığınız davranış ve seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar. Öyle ise onu akıllıca kurun. Unutmayın... Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi çalışın. Hiç incinmemişsiniz gibi sevin.

14 Ekim 2013

Angut Olmak


Herkesin (haksız bir şekilde) kullandığı bir ifadedir "Angut" Birisi bir salaklık yapınca, bir laftan anlamayınca, böle boş boş  bakınca hemen "Angut musun?" der günümüzün insanı... Angut'un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen bir ton "Angut!" var ülkemizde... Angut kuşunun eşi öldüğü zaman (yanına o anda başka bir yırtıcı  hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun başucunda bekler...


İşte bu canlının yaptığı en büyük "Angut"luk budur...  Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen bir şey değildir... Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elini uzatsanız  dahi oradan kaçmaz... Erzurum ve yöresinde olanlar daha iyi bilirler, Angut kuşunun en büyük özelliği eşi öldüğünde tekrar çiftleşmemesidir... Bu nedenle Angut avı o bölgede yöre halkı tarafından hoş karşılanmaz. 

13 Ekim 2013

İlim Ehli


İmam Ebu Hanife'nin en büyük talebelerinden olan Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim (Ö. 182/798), Abbasiler devrinde Kadı’l-Kudat’lık (baş hâkimlik) vazifesinde bulunmuş, zamanın mücahidi ve büyük fıkıh bilginidir.

Kendisi şöyle bir halini anlatır:
"Babam vefat ettiğinde küçük bir çocuktum. Annem beni bir elbise temizleyicisinin yanına teslim etti. Fakat ben oradan kaçarak Ebu Hanife'nin derslerine katılıyordum. Annem beni takip ediyor, beni orada yakaladığında elimden tutup tekrar ustamın yanına götürüyordu. Sonra ben bu işte anneme muhalefet ederek, Ebu Hanife'nin yanına gittim. Nihayet annem gelip Ebu Hanife'ye şöyle dedi:

- Bu çocuk öksüzdür, hiçbir varlığı yoktur. Sadece ip örerek kazandığım parayla bir şeyler alıp ona yedirebiliyorum. Ama sen onun bana olan terbiyesini bozdun.

- Anlamıyor musun ey kadın? Bu çocuk ilim öğreniyor. İleride öyle bir zaman gelecek ki, firuze tabaklarda fıstık yağıyla yapılmış paluze (bir çeşit tatlı) yiyecek!

Nihayet kadılığım sırasında, Harun Reşid'in yanında olduğum bir gün, bana firuze tabakta paluze tatlısı getirildi. Halife Harun

Reşid dedi ki:
- Bu tatlıdan ye. Çünkü bu her zaman bizde yapılmaz.
- Bu nedir ey müminlerin emiri?
- Bu, paluzedir.

Ben gülümsedim. O bana sordu:
- Niçin gülümsüyorsun?
- Bir şey yok. Allah size uzun ömürler versin.
- Hayır, mutlaka bana sebebini söylemelisin.

Ben de Ebu Hanife'nin bir zamanlar anneme söylediği sözleri halifeye anlattım. Harun Reşid bana dedi ki:

- İlim, kişiyi dünya ve ahirette yüceltir. Allah Ebu Hanife'ye rahmet eylesin. O, baş gözüyle görülmeyeni akıl gözüyle görürdü."